((¯`»¦«´¯)MOPAL WEB CLUßß((¯`»¦«´¯)
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

((¯`»¦«´¯)MOPAL WEB CLUßß((¯`»¦«´¯)

Sitemizi Dost Site Eklemek İcin LutfeN Site Administrator u ile İrtibata GeciNN...
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Şiirler

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
numbless
Super Moderator
Super Moderator
numbless


Kadın
Mesaj Sayısı : 941
Yaş : 30
Nerden : silivri
Takım : Şiirler Fenerbahce
Kayıt tarihi : 20/07/08

Kişi Sayfasi
ReP PuaNı:
Şiirler Left_bar_bleue185/200Şiirler Empty_bar_bleue  (185/200)

Şiirler Empty
MesajKonu: Şiirler   Şiirler Icon_minitimeCuma Eyl. 12, 2008 7:47 pm

Mona Roza
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek..

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli olur bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat on ikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları

Ki be Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki be Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun soyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artik inan bana muhacir kızı


Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece güne
Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller ak güller

Sezai Karakoç



Anadolu Gerçeği
Yalın ayaklarınla koştun mu tarla tarla
Duydun mu çıplak toprağın, çıplak insanın yasını
Ağlayan kadınlarla, ihtiyarlarla
Yaşadın mı bir yağmur duasını
Bozbulanık ırmaklarda çimdin mi
Kulak verdin mi yürekten kavala, saza
Bir ipek seccade üstünde gibi, huzurla
Durdun mu toprakta namaza?

Bilir misin köylerde akşam olunca
Çekilir el ayak ortalıktan...
Bir hüzünlü ay doğar karanlığa sapsarı.
Başlar bir ağıt gibi sulardan, kapılardan
Kurbağa feryatları, köpek ulumaları...

Geceleri süt kokan, gübre kokan evleri
Topraktır hep damları, duvarı kerpiç...
Seferberlik yıllarını dinlerken ürpererek
Tandır başlarında uyudun mu hiç?

Kış günleri trenlerle geçtin mi uzak köylerden
Gördün mü dehşetini, tipinin karın...
Çektin mi hiç acısını istasyonlarda
Tandır ekmeği satan, yumurta satan
Yarı çıplak çocukların...

Kılığın kıyafetin sarmadı beni
Söylediğin türküler bizim türkümüz değil
Başka çeşmelerden doldurmuşsun tasını
Yüreğinde nakış yok, acı yok bizden
Bulutlar rahmetini kesmeden yavaş yavaş
İnsanlar selâmını esirgemeden
Savuş git içimizden...

Yavuz Bülent Bakiler


Çile
Gaiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...

Pencereye koştum: Kızıl kıyâmet!
Dediklerin çıktı ihtiyar bacı!
Sonsuzluk, elinde bir mâvi tülbent,
Ok çekti yukardan, üstüme avcı.

Ateşten zehrini tattım bu okun,
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum, değdi burnuna "yok"un,
Kustum öz ağzımdan kafatasımı.

Bir bardak su gibi çalkandı dünyâ;
Söndü istikamet, yıkıldı boşluk.
Al sana hakikât, al sana rûyâ!
İşte akıllılık, işte sarhoşluk!

Ensemin örsünde bir demir balyoz,
Kapandım yatağa son çâre diye.
Bir kanlı şafakta, bana çil horoz,
Yepyeni bir dünyâ etti hediye.

Bu nasıl bir dünyâ, hikâyesi zor;
Mekânı bir satıh, zamânı vehim.
Bütün bir kâinat muşamba dekor,
Bütün bir insanlık yalana teslim.

Nesin sen, hakîkat olsan da çekil!
Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!
Otursun yerine bende her şekil;
Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!

Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın,
Benliğim bir kazan ve aklım kepçe.
Deliler köyünden bir menzil aşkın,
Her fikir içimde bir çift kelepçe.

Niçin küçülüyor eşyâ uzakta?
Gözsüz görüyorum rûyâda, nasıl?
Zamânın raksı ne, bir yuvarlakta?
Sonum varmış, onu öğrensem asıl?

Bir fikir ki, sıcak yarada kezzab,
Bir fikir ki, beyin zarında sülük.
Selâm, selâm sana haşmetli azâb;
Yandıkça gelişen tılsımlı kütük.

Yalvardım: Gösterin bilmeceme yol!
Ey yedinci kat gök, esrârını aç!
Annemin duâsı, düş de perde ol!
Bir asâ kes bana, ihtiyar ağaç!

Uyku kaatillerin bile çeşmesi;
Yorgan, Allahsıza kadar sığınak.
Tesellî pınarı, sabır memesi;
Size serbest, bana kum dolu çanak.

Bu mu, rûyâlarda içtiğim cinnet,
Sırrını ararken patlayan gülle?
Yeşil asmalarda depreniş, şehvet;
Karınca sarayı, kupkuru kelle...

Akrep, nokta nokta rûhumu sokmuş,
Mevsimden mevsime girdim böylece.
Gördüm ki, ateşte, cımbızda yokmuş,
Fikir çilesinden büyük işkence.

Evet, her şey bende bir gizli düğüm;
Ne ölüm terleri döktüm, nelerden!
Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm,
Yetişir çektiğim mesâfelerden!

Ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz;
Yollar bir yumaktır, uzun, dolaşık.
Her gece rûyâmı yazan sihirbaz,
Tutuyor önümde bir mavi ışık.

Büyücü, büyücü, ne bana hıncın?
Bu kükürtlü duman, nedir inimde?
Camdan keskin, kıldan ince kılıcın,
Bir zehirli kıymık gibi, beynimde.

Lûgat, bir isim ver bana halimden;
Herkesin bildiği dilden bir isim!
Eski esvablarım, tutun elimden;
Aynalar, söyleyin bana, ben kimim?

Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa,
Arzı boynuzunda taşıyan öküz?
Belâ mîmârının seçtiği arsa;
Hayattan muhâcir; eşyâdan öksüz?

Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!

Ne yalanlarda var, ne hakîkatta,
Gözümü yumdukça gördüğüm nakış.
Boşuna gezmişim, yok tabîatta,
İçimdeki kadar iniş ve çıkış.

Gece bir hendeğe düşercesine,
Birden kucağına düştüm gerçeğin.
Sanki erdim çetin bilmecesine,
Hem geçmiş zamânın, hem geleceğin.

Açıl susam, açıl! Açıldı kapı;
Atlas sedirinde Mâverâ Dede.
Yandı sırça saray, İlâhî Yapı,
Binbir âvizeyle uçsuz maddede.

Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik;
Ve çevre çevre nûr, çevre çevre nûr.
İçiçe mîmârî, içiçe benlik;
Bildim seni ey Râb, bilinmez meşhûr!

Nizâm köpürüyor, med vakti deniz;
Nizâm köpürüyor, tâ çenemde su.
Suda bir gizli yol, pırıltılı iz;
Suda ezel fikri, ebed duygusu.

Kaçır beni âheng, al beni birlik!
Artık barınamam gölge varlıkta.
Ver cüceye, onun olsun şâirlik,
Şimdi gözüm, büyük sanatkârlıkta!

Öteler, öteler, gayemin malı;
Mesâfe ekinim, zaman mâdenim.
Gökte saman-yolu benim olmalı!
Dipsizlik gölünde, inciler benim.

Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuz'a varmak...

Necip Fazıl Kısakürek




Kaldırımlar

I
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

II
Başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
Etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
Kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!
Fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
Erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
Senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
Onun taşı erimiş, senin kafatasında.

İkinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
Sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
Dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
Onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.

Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...

III
Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der.

Ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
Tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
Bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
Heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.

Arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
Onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
Görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.

Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
Bana rahat bir döşek serince yerin altı,
Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...

Necip Fazıl Kısakürek



Mezopotamya
Ben Mezopotamya !...
Asya'nın nazlı kızı.
Bereketin, bolluğun ve sevdaların diyarı...
Sevgi ve kin,
Öfke ve hırs,
Savaş ve barış bende anlamlandı.
Bende vücut buldu ruh,
Tarih benimle başladı...

Özgürlük göbek adımdır,
Dağlarımda ve ovalarımda,
Zümrüt yeşilinde
Ve güneşin sihirli renklerinde,
Rüzgarın o karşı konulmaz,
Muhteşem ritminde bir kısrak olur,
Fırat'la yarışır,
Dicle'de dinginleşirim..
Nemrut'ta kara kartalın kanatlarında
Tanrılara meydan okurum...
Eridu'da Gılgameş olur, Enkidu'yu ehlileştiririm,
Hammurabi olur 282 ile düzen getiririm...
Tanrıça İştar benimle aşık atamaz,
Çünkü özgürlük ve sevdanın pınarı benim..
Çünkü ben Mezopotamya'yım
Asya'nın nazlı ve biricik kızı...

Güneş;
Önce
Ve en güzel bende doğar.
Yayılır çekinmeden,
Çırılçıplak dolanır gün boyu
Ovalarımda, dağlarımda...
Kah bir kelebeğin kanadında,
Kah yeni doğan bir kuzunun yanıbaşında,
Bazen tohuma duran bir çiçeğin tomurcuğunda
Bazen de İzlo'nun doruklarında akşamı getirir...
Vedalaşırken batımda,
Mor gecede ayın en güzel yüzüne emanet eder beni,
Ertesi günde buluşmanın sevgi ve coşkusuyla...
Çünkü ben Mezopotamya'yım
Güneşin ve ayın maşuku...

İnsanlarım mert ve sevecen,
Çünkü benim suyumu içtiler,
Ekmeklerinde, sevgiyle büyüttüğüm başaklarım
Ayranlarında, sütümle beslediğim,
Mis kokulu otlarımın tadı var...
Çünkü onlar benim çocuklarım,
Ruhları bende bedenlendi...
Özgür, mağrur ve sevgi dolu....

Zamansız zamanlar,
Dokunulmamış zaman aralıkları,
Çağlar ötesi kültürler,
Atlar ve atlılar,
Diller ve dinler,
Gelenek ve renklerle,
Çocuklarımın içindeki evrenim ben.
Tıpkı;
Güneşin etrafında dönen dünya gibi,
Etrafımda sevgiyle, coşkuyla dönerler.
Geçmiş ve geleceği,
O an yaşatırım onlara,
Geçmiş ve geleceğe saplanmadan...

Ateş ve su;
Benim şahitliğimde evlendi,
Ateş sunakları,
İlk ve en önce,
Benim için yakıldı.
Gündüzlerin gündüz,
Gecelerin gece olduğu,
Uçsuz bucaksız,
Bir sığınak oldum çocuklarıma...

Kıl çadırlarda,
Yaşama yön veren rituellerde,
Hep baş köşede oldum;
Mırra;
Ateşin, suyun
Ve çocuklarımın
Hediyesi oldu bana.
Çünkü;
Yiğitlik,
Ahde vefa,
Barış ve hoşgörü,
Toprağıma ve insanıma verdiğim mayamdır...
Çünkü, Ben Mezopotamya'yım,
Asya'nın mağrur ve anaç kızı...

En iyi bağbozumları bende olur,
En iyi şarabı, en tatlı şırayı ben veririm
Belki de bundandır,
Benim topraklarımda aşk,
Sevmek ve sevilmek,
Şarap tadında olur...
Bundan değilmi ki;
Babil Kralı Nabukodonosor,
Sevdası için Mardin'den Şamran'larla
Şıra akıttı yüzlerce mil aşağılara,
Bundan değilmi ki,
İskender Zınnar'a ;
Prenses Fahriyye ve Ravza cennet bahçelere,
Şad Buhari Mardin'e yerleşir..
Timur, Kustus, Antonius ve daha nicesi,
Bu sevdanın peşinde topraklarıma kan bulaştırdılar...
İhanet ektiler topraklarıma;
Kelepçe vurdular çocuklarımın gözyaşlarına...
Dağlarımda ağaç bırakmadılar, çıplak kaldım,
Utanırım..ele güne karşı,
Utanırım.. aya, güneşe karşı
Çünkü ben Mezopotamya'yım,
Asya'nın nazlı ve özgür kızı...

İbrahim bende doğdu,
Sin Mabedinde aya ve yıldızlara yakarırken doğruyu buldu...
Zarathustra, Mani ve Yezidiliğe ben ilham oldum,
İlk Hıristiyanlara ben kucak açtım
Lorna ve Anastisiupolis ile, İslam'ın yolunu ben açtım
Dermetinan'da Hacı Kemal,
Kosar'da Hoca İhsan, Selman-i Pak ve niceleri İslam dediler;
Moşe Bar Kifo, Hanna Dolabani;
Hammara'da, Deyru'z Zafaran'da, Mor Mihail'de Mesih demediler mi?
Ekmeğim, suyum ve güneşim hepsine yetmedi mi?
Yetmedi mi? Zeytinim incirim ve narım...

Utanırım anamdan, kardeşlerimden, çocuklarımdan
Utanırım güneşten, aydan ve rüzgardan...
Utanırım, aç yatan bebelerden, dedelerden,
Utanırım, el kapısında iş dilenen civanlardan,
İçtiği suya pislik bulaşmış analardan, babalardan utanırım..
Çünkü ben Mezopotamya'yım
Asya'nın nazlı ve mağrur kızı...

Necat İltaş
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
i-shen
PSKOPAT MOD
PSKOPAT MOD
i-shen


Kadın
Mesaj Sayısı : 324
Yaş : 30
Nerden : silivri
Takım : Şiirler Galatasaray
Ruh Haliniz.. : Şiirler Keyifl10
Kayıt tarihi : 19/07/08

Kişi Sayfasi
ReP PuaNı:
Şiirler Left_bar_bleue999/1000Şiirler Empty_bar_bleue  (999/1000)

Şiirler Empty
MesajKonu: Geri: Şiirler   Şiirler Icon_minitimeCuma Eyl. 12, 2008 7:52 pm

arkdşm bnlr oku oku btmz yha
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
numbless
Super Moderator
Super Moderator
numbless


Kadın
Mesaj Sayısı : 941
Yaş : 30
Nerden : silivri
Takım : Şiirler Fenerbahce
Kayıt tarihi : 20/07/08

Kişi Sayfasi
ReP PuaNı:
Şiirler Left_bar_bleue185/200Şiirler Empty_bar_bleue  (185/200)

Şiirler Empty
MesajKonu: Geri: Şiirler   Şiirler Icon_minitimeCuma Eyl. 12, 2008 7:56 pm

işte bitmesin diye koydum zati Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
i-shen
PSKOPAT MOD
PSKOPAT MOD
i-shen


Kadın
Mesaj Sayısı : 324
Yaş : 30
Nerden : silivri
Takım : Şiirler Galatasaray
Ruh Haliniz.. : Şiirler Keyifl10
Kayıt tarihi : 19/07/08

Kişi Sayfasi
ReP PuaNı:
Şiirler Left_bar_bleue999/1000Şiirler Empty_bar_bleue  (999/1000)

Şiirler Empty
MesajKonu: Geri: Şiirler   Şiirler Icon_minitimeCuma Eyl. 12, 2008 7:57 pm

wllh eserse okrz bi ara
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Şiirler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
((¯`»¦«´¯)MOPAL WEB CLUßß((¯`»¦«´¯) :: MopaL GENEL :: Ödevler Ve Dokumanlar :: cesitli yazilar-
Buraya geçin: